CISG (MİLLETLERARASI MAL SATIMI SÖZLEŞMELERİ HAKKINDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANTLAŞMASI) 1 AĞUSTOS 2011 İTİBARİYLE TÜRKİYE İÇİN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.
Av. Yaşar Öztürk
Milletlerarası mal alım
satımı yapanları çok yakından ilgilendiren ve kurallarının bu konuda çalışanlar tarafından bilinmesi gereken, uluslararası kısa adı CISG
olan “
Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması” , Türkiye için 1 Ağustos 2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Yurtdışı mal alım satımı yapanların, yurtdışında bulunan alıcı veya satıcılarla yapacakları mal satış sözleşmelerine uygulanacak olan hukuk, uluslararası özel hukuk kurallarına göre taraflardan birinin ülkesinin ulusal mevzuatına göre tayin edilmektedir. Türkiye’den mal ihracı halinde, malın teslim edildiği yer ülke hukuku, satış sözleşmesine göre uygulanacak hukuk olarak kabul edilmekte ve Türk Ticaret Kanunu ile Borçlar Kanunumuza tabi bir sözleşmeden bahsedilmekteydi. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre, satılan mal taşımayı yapacak olan araca yüklendiğinde veya ex-works olarak teslim edildiğinde Türk Hukukuna tabi olan bir satış sözleşmesi söz konusu olmaktaydı. Taraflar arasında bu satış sözleşmesinden dolayı bir ihtilaf doğduğunda açılacak olan davada da Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre değerlendirme yapılmakta ve hüküm kurulmaktaydı. Dava malın ihraç edildiği ülke mahkemelerinde veya hakem heyetinde açılmış olsa da, ihtilafın halline malın teslim yerinin Türkiye’de olması halinde Türk kanunları uygulanmak durumunda idi.
Ancak CISG anlaşmasının Türkiye için yürürlüğe girmesiyle, mal satımının yapıldığı kişi veya kuruluşun başka bir devlette bulunması ve bu devletin de CISG’e taraf olması veya milletlerarası özel hukuk kurallarının CISG’e taraf bir devletin hukukuna atıf yapması halinde, taraflar arasında mal satış sözleşmesinin kuruluşu ve alıcı ile satıcının böyle bir sözleşmeden doğan hak ve borçları CISG hükümlerine tabi olacaktır.
CISG hükümleri, bugüne kadar uluslararası mal satım sözleşmelerine ve ilişkilerine uygulanmakta olan Türk Ticaret ve Borçlar Kanunlarımızın hükümlerinden ayrılan düzenlemeler içermektedir. Özellikle satış akdinin kurulması, tarafların yükümlülükleri, ayıplı mal tesliminde karşı tarafa ihbar ve ihbarın geçerliliği, nef’i ve hasarın geçişi, sorumluluktan kurtulma hükümlerinde farklılıklar bulunmaktadır. Milletlerarası mal satışlarında, hakkın korunmasının sağlanması ve gereksiz kayıplara mahal verilmemesi için, CISG Antlaşma hükümlerinin bu alanda çalışanlarca tam olarak bilinmesi gerektiği açıktır.
Antlaşmanın tam metni 07.04.2010 tarihli ve 27545 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Ancak Antlaşmanın yürürlüğe girmesi, onay belgelerinin tevdi makamına ulaştığı tarihten itibaren altı ayın tamamlanmasını izleyen ayın ilk gününde hüküm ifade etmeye başlayacağına ilişkin 97/3 maddesine göre, 01.08.2011 tarihinde olmuştur.
1. Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG)’nın uygulama alanı:
Antlaşmanın 1.maddesinde uygulama alanı belirtilmektedir. Bu madde hükmüne göre ;
“ Bu Antlaşma, işyerleri farklı devletlerde bulunan taraflar arasındaki mal satımı sözleşmelerine;
a- bu devletlerin akit devletlerden olması veya
b- milletlerarası özel hukuk kurallarının akit bir devletin hukukuna atıf yapması
halinde uygulanır.”
Antlaşmanın birinci maddesinin bu hükmünde açıkça ifade edildiği üzere; antlaşmanın uygulanacağı mal satım sözleşmesinin yapıldığı tarafların işyerlerinin, bu antlaşmayı usulüne göre kabul edip onaylamış ve onay belgelerini tevdi makamına vererek geçmesi gereken sürenin tamamlanarak yürürlüğe girmiş olduğu “akit” devletlerde bulunması ve milletlerarası özel hukuk kurallarının bu akit devletlerden birinin hukuka atıf yapması halinde, bu taraflar arasında yapılmış olan mal satım sözleşmesine CISG “Antlaşma” uygulanacaktır.
Basit anlatımla; CISG’in uygulanabilmesi için;
a – Satım sözleşmesi taraflarının iki farklı devlette bulunması gerekir.
b – Satım sözleşmesinin CISG’a taraf olan bir devletin hukukuyla bağlantılı olması gerekir. Bu bağlantı ise üç şekilde kurmak mümkündür;
aa – Tarafların ikisinin de işyerlerinin akit devletlerde olması ve bu nedenle CISG’ın doğrudan uygulanması,
bb - Taraflardan birinin veya ikisinin işyerinin de akit devlette bulunmamasına rağmen, davanın görülmesine yetkili yerin (forum) milletlerarası özel hukuku normlarının akit bir devlet hukukuna atıf yapması,
cc – Tarafların hukuk seçimi yoluyla CISG’nın uygulanmasını kararlaştırmış olmaları.
Antlaşmanın 1.maddesinin 2.fıkrasında ; “Tarafların işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması olgusu sözleşmeden veya sözleşmenin akdi sırasında veya öncesinde gerçekleşmiş olan görüşmelerden veya verilmiş olan bilgilerden anlaşılmadıkça dikkate alınmaz” hükmü getirilmiştir.
Tarafların işyerlerinin farklı devletlerde bulunduğu, sözleşmeden, eski iş ilişkilerinden, sözleşme görüşmelerinden ve bu aşamada verilen bilgilerden anlaşılamıyorsa satım sözleşmesinin
uluslararası niteliğinin açık olmaması nedeniyle CISG uygulama alanı bulmaz. Bu sınırlamanın amacı, tarafların ancak sözleşmenin akdinden sonra işyerlerinin ayrı ülkelerde olduğunu fark etmeleri halinde hiç beklenmedik şekilde CISG- Birleşmiş Milletler satım hukukuna tabi tutulmalarını engellemektir.
CISG’nın uygulanması açısından belirleyici olan, tarafların işlemi yaparken sahip oldukları
sübjektif bilgi değil, objektif olarak işlemin uluslar arası niteliğinin anlaşılır olup olmadığıdır.
2. CISG’ın Uygulanması açısından belirleyici olmayan hususlar
CISG’ın 1.maddesinin 3.fıkrasında;
“Bu Antlaşmanın uygulanmasında ne tarafların vatandaşlığı, ne tacir olup olmadıkları ne de sözleşmenin adi veya ticari nitelikte olması dikkate alınır” hükmüyle, Antlaşmanın uygulanması açısından önem taşımayan hususlar da belirlenmiştir. Bu hükme göre tarafların vatandaşlığı, tacir olup olmadıkları ve satım sözleşmesinin adi veya ticari nitelikte olması, satım işleminin CISG’a tabi olması açısından belirleyici değildir.
3. CISG’ın konu itibariyle uygulama alanı
CISG’ın 2. maddesi ;
“Bu Antlaşma aşağıdaki satımlara uygulanmaz:
a- Kişisel veya ailevi ihtiyaç veya ev ihtiyacı için mal alınması; meğerki satıcı, sözleşmenin akdi sırasında veya öncesinde, malların böyle bir kullanım için alındıklarını bilmesin ve bilmesi gerekmesin;
b- Açık artırma yoluyla yapılan satımlar;
c- Cebri icra veya diğer kanun gereği yapılan satımlar;
d- Menkul kıymet, kambiyo senedi ve para;
e- Gemi, tekne, hava yastıklı taşıt veya hava taşıtı satımı;
f- Elektrik satımı.”
hükmüyle , CISG’nin konu itibariyle uygulama alanı dışında kalan satımlar sayılmıştır. Bu maddede sayılan mal satımları dışında kalan satımlar, CISG’ın uygulama alanı içine girmektedir.
4 .Satım Sözleşmesi
CISG’de satım sözleşmesinin bir tanımı yapılmamıştır. Ancak CISG2de ayrıntılı olarak ele alınmış olan taraf edimlerine bakıldığında, bir tanım verilmesi mümkün gözükmektedir.Buna göre taraflardan birinin (satıcı) malları teslim etmek, mallara ilişkin belgeleri vermek ve malların mülkiyetini geçirmek, diğer tarafın ise kararlaştırılan semeni ödemek ve malları teslim almakla yükümlü olduğu sözleşme, bir satım sözleşmesidir.
CISG’de muhtelif anlaşma türleri sayılmaktadır. Örneğin art arda teslimli satım sözleşmeleri (m.73), numune üzerinden satım (m.35) gönderme borcu içeren satım (m.31) kesin vadeli satım gibi (m.25 ve 49). Tek satıcılık, franchise, komisyon sözleşmeleri CISG kapsamında değerlendirilmez. Tarafları satım sözleşmesi akdetme borcu altına sokan çerçeve sözleşmeden kaynaklanan ihtilafların, ilgili milletlerarası özel hukuk kuralları uyarınca saptanacak devlet hukukuna göre çözülmesi gerekecektir.
5. Satım Sözleşmesi Gibi Değerlendirilen Sözleşmeler
CISG’nin 3. maddesi, Antlaşmanın uygulama alanını genişletmekte ve sadece mal satımı sözleşmelerini değil, bir malın üretilip veya imal edilip satılmasına ilişkin sözleşmeleri de CISG kapsamına almaktadır. Antlaşmanın 3.maddesinde;
1- İmal edilecek veya üretilecek malların teminine ilişkin sözleşmeler satım sözleşmesi sayılır; meğerki, bunları sipariş eden taraf imalat veya üretim için gerekli malzemenin esaslı bir bölümünün teminini taahhüt etmiş olsun.
2- Bu Antlaşma, mal temin eden tarafın ediminin, ağırlıklı olarak, işgücü veya diğer bir hizmetin sağlanmasından oluştuğu sözleşmeler uygulanmaz.
denilmektedir.
6. Satıcının Yükümlülükleri
Antlaşmanın “Malların Satımı” başlıklı 3.Kısmının 2.Bölümü, satıcının yükümlülükleri ve yükümlülüklerine aykırı davranması halinde alıcının haklarına ilişkin hükümleri içermektedir. Bu bölümün giriş maddesi olan 30.maddede satıcının başlıca yükümlülükleri;
1 - Sözleşmede ve bu Antlaşma’da (CISG’de) öngörüldüğü şekilde malları teslim etmek,
2 - Satılan mallara ilişkin belgeleri vermek,
3 - Satılan malların mülkiyetini geçirmek,
olarak sayılmıştır.
6.1. Malların Teslimi ve Belgelerin Verilmesi
Antlaşmanın 31. maddesinde malların teslimi ile ilgili olarak getirilen düzenlemede satıcının bu yükümlülüğü şöyle düzenlenmiştir.
Satıcı malları belirli başka bir yerde teslim etmek zorunda değilse, teslim borcu aşağıdaki gibidir:
a) Satım sözleşmesi malların taşınmasını gerektiriyorsa, malları alıcıya ulaştırılmaları için ilk taşıyıcıya vermek,
b) Önceki bendin kapsamına girmeyen hallerde; sözleşmenin, ferden belirlenmiş mallara veya belirli bir stoktan karşılanacak nev’en belirlenmiş mallara veya imal edilecek veya üretilecek mallara ilişkin olması ve tarafların sözleşmenin kurulduğu sırada malların belirli bir yerde bulunduğunu veya orada imal edileceğini yahut üretileceğini bilmeleri durumunda malları bu yerde alıcının tasarrufuna hazır bulundurmak;
c) Diğer hallerde, sözleşmenin kurulduğu sırada satıcının işyerinin bulunduğu yerde malları alıcının tasarrufuna hazır bulundurmak.
Satıcı sözleşmeye veya CISG’e (Antlaşmaya) uygun olarak satılan malları alıcıya ulaştırılmak üzere bir taşıyıcıya vermiş, ancak malların üzerine ayırt edici bir işaret koymak suretiyle, taşıma belgeleriyle (CMR, Airwaybill, Taşıma Senedi gibi) veya başka bir şekilde açıkça sözleşmeye tahsis edilmemişse, satıcının sevkiyatı alıcıya bildirmesi ve satılan malları özel olarak belirlemesi gerekir.(CISG md.32/1)
6.1.2 Malların teslim yeri
Satıcının teslim borcunu nerede ifa edeceği öncelikle satım sözleşmesi, taraflar arasındaki alışkanlıklar ve teamüller uyarınca belirlenecek, bunlardan herhangi bir veri elde edilememesi halinde ise CISG m.31’e göre teslim yeri saptanacaktır.
CISG m.31 uyarınca teslim yeri:
CISG m.31 tarafların teslim yerine ilişkin bir düzenleme yapmamış olması halinde uygulanacak olan hukuk kuralıdır. Bu maddeye göre genel kural
(Türk Borçlar Kanununun 73 üncü maddesi hükmüne paraleldir), teslim borcunun sözleşmenin kurulması anında satıcının işyerinin bulunduğu yerde ifa edilmesidir. Ancak bu kuralın milletlerarası satımlarda amaca uygun olamayabileceği
düşünülerek CISG, uygulanması söz konusu olabilecek iki alternatif teslim yeri daha öngörmüştür. Bunlardan biri malın bulunduğu veya üretileceği yerde teslim edilmesi, diğeri de satıcının malı gönderme borcunu üstlenmiş olduğu hallerde taşıyıcının bulunduğu yerde malın teslim edilmesidir.
a. Gönderme borçlarında teslim yeri
CISG m.31(a) uyarınca satıcı teslim yükümlülüğünü,
“satım sözleşmesi malların taşınmasını gerektiriyorsa, malları alıcıya ulaştırılmaları için ilk taşıyıcıya vermek..” ile ifa etmiş olur. Bu madde düzenlemesinden, gönderme borçlarında teslim yeri, malın alıcıya ulaştırılması amacıyla ilk taşıyıcıya verildiği yerdir. Her ne kadar milletlerarası ticarette asıl olan gönderme borcunun varlığı ise de, bu borç kendiliğinden doğmaz. Bunun için ya sözleşmede açık bir düzenleme olmalı, ya da taraflar arasında oluşmuş alışkanlıklar veya milletlerarası ticarette geçerli teamüller bir nakil borcunun varlığı sonucuna götürmelidir.
b. Aranacak borçlarda teslim yeri
Taraflar arasında yapılan satım sözleşmesi malın nerede teslim edileceği konusunda bir hüküm içermiyorsa ve malın gönderilmesi borcu da sözleşmede yoksa, bu takdirde CISG m.31’in (b) ve (c) bentlerine göre teslim yeri saptanacaktır.
31.maddenin (b) ve (c) bentlerinde yer alan çözümler, alıcı için bir aranacak borç öngörmektedir. Her iki çözümde de satıcı açısından teslim borcu, satılan malı maddede belirtilen yerlerde alıcının tasarrufuna hazır bulundurmakla ifa edilmiş olur. Bu yer ;
aa. Malın bulunduğu veya imal edileceği yer (CISG m.31/b)
veya
bb. Satıcının işyerinin bulunduğu yerdir. (CISG m.31/c)
c. Götürme borçlarında teslim yeri
CISG m.31’de götürme borçları ayrıca düzenlenmemiştir. Fakat tarafların bu konuda satım sözleşmesinde bir düzenleme yapmış olmaları veya bu konuda bir alışkanlık veya teamülün bulunması halinde, götürme borcunun varlığı kabul edilebilir. Götürme borcunda, satıcı sattığı malın taşınmasını bilfiil üstlenmiştir. Malı varma yerine kadar götürme yükümlülüğü asli bir edim yükümlülüğü olarak satıcıya yüklenmişse, teslim yeri varma yeri olacaktır.
6.1.3 Malları teslim yükümlülüğünün ifa edileceği zaman
Antlaşmanın, CISG, 33. maddesinde satıcının malları teslim yükümlülüğünü ifa zamanı düzenlenmiştir. Bu maddede yer alan düzenlemeye göre;
Satıcı malları;
(a) Sözleşme ile belirlenmiş veya sözleşmeye dayanarak belirlenebilir bir tarih varsa bu tarihte;
(b) Sözleşme ile belirlenmiş veya sözleşmeye dayanarak belirlenebilir bir zaman dilimi varsa, koşullardan tarih saptama yetkisinin alıcıda olduğu anlaşılmadıkça, bu zaman dilimi içinde herhangi bir anda;
(c) diğer tüm hallerde, sözleşmenin kurulmasından itibaren makul bir süre içinde,
teslim etmek zorundadır.
Burada (c) bendinde yer alan, makul sürenin ne olacağının, her somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir. Alıcının işinin acil olup olmadığı, tedarikçilerden sağlanacak malların tedarik süresi, yapılması istenen iş için yapılması gereken deney, test, projelendirme gibi bir çok işlemlerin ne kadar vakit gerektireceği dikkate alınacaktır.
6.1.3 Belgeleri Verme Yükümlülüğü
CISG m.30 satıcının yükümlülüklerini sayarken, malı teslim etmenin yanı sıra mala ilişkin belgelerin verilmesini de öngörmektedir. Satılan mallara ilişkin verilmesi gereken belgelerle ilgili olarak CISG m.34’de ;
“Satıcının mallara ilişkin vermesi gereken belgeler varsa, bunları sözleşmede öngörülen zamanda, yerde ve şekilde vermesi gerekir. Belgelerin erken verilmesi halinde, satıcı, belgelerin verilmesi için öngörülen ana kadar, belgelerdeki tüm sözleşmeye aykırılıkları gidermek hakkına sahiptir, yeter ki bu hakkın kullanımı alıcı için makul olmayan zahmete veya masrafa yol açmasın. Bununla birlikte alıcının bu Antlaşmaya uygun olarak tazminat talep etme hakkı saklıdır.”
Verilmesi gereken belgelerin neler olduğu, CISG 34.maddede sayılmamıştır. Bunun nedeni, bu konuda her ülkenin hukuk düzeninin değişik belgeler olması ve yapılacak olan taşımanın türüne göre gerekecek olan belgelerin her somut olayda değişebilmesidir.
Uygulamada malla ilgili olarak teslimi gereken belgeler;malın zilyetliğinin kanılması için gerekli belgeler, gümrükleme için gerekli belgeler (fatura, menşe şahadetnamesi, ATR1, konşimento, CMR taşıma senedi, airwaybill, checklist, kullanma talimatı, garanti belgesi, malın özellikleriyle ilgili tahlil raporları, teknik uygunluk belgesi gibi), malın taşıyıcıdan teslim alınabilmesi için gerekebilecek ordino ve teslim makbuzlarıdır. Bu belgeler her malın durumuna ve özelliklerine göre değişebilir.
Belgelerin verilme zamanı, yeri ve şekli :
CISG m.34’de belgelerin verilme şekli, yeri ve zamanı konusunda özel bir düzenleme yapılmamış, bu konuda sözleşmede yer alan hükümlere atıfta bulunulmuştur. Sözleşmede yer olmaması halinde; taraflar arasındaki alışkanlıklar ve milletlerarası teamüllere ve yapılan işin gereklerine bakılmak gerekecektir.
Taraflar arasındaki satım sözleşmesindeki ödeme usulleri, bu konularda belirleyici olacaktır. Örneğin mal bedeli akreditifle ödenecekse; belgelerin verileceği yer alıcının bankasının kendi ülkesindeki muhabir bankası ve belgelerin verilme zamanı da ödemenin yapıldığı zaman olacaktır. Veya vesaik mukabili ödemede anlaşılmışsa, satıcının alıcının işyerine veya kendisine belgeleri iletmesi veya alıcının malları satıcının işyerinde malları muayene ederek teslim alması söz konusu olduğunda, satıcının işyerinde, alıcının geldiği zamanda belgelerin ödeme karşılığında teslim edileceği açıktır.
Uygulamada malların kamyon veya gemiyle gönderilmesi halinde, taşıyıcı tarafından imzalanıp damgalanan konşimento veya CMR taşıma senedi, mal bedeli ödenmişse posta veya kurye ile alıcıya gönderilmekte, bazen de kamyon şoförü tarafından alıcıya mal ile birlikte teslim edilmekte ve CMR da alıcıya teslim alındığı şerhi ile birlikte imza ettirilmektedir.
Akreditifle ödemenin söz konusu olduğu hallerde, mallarla ilgili belgelerin ve akreditif şartları arasında sayılan diğer belgelerin akreditifin geçerlik süresi içinde bankaya teslim edilmesi gerekir. Mala ilişkin belgelerin, en geç alıcının malı taşıyıcıdan teslim alabilmesini veya satılan malın alıcının ülkesine ithali için önceden alınması gereken müsaadelerin alınabilmesi için gerekli başvuruları yapıp bu müsaadeleri almasına olanak sağlayacak bir sürede alıcıya teslim edilmesi gerekecektir.
6.2. Malların Sözleşmeye Uygunluğu
Satıcının teslim ettiği malların, sözleşmeye uygun olması ve bu mallar üzerinde üçüncü kişilerin talep sahibi olması sorunu, Antlaşmanın 35-43 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir.
CISG, bir çok ulusal hukuk düzeninden ayrılarak ayıp kavramı yerine sözleşmeye uygunluk (conformity) kavramını benimsemiş, ayıba karşı tekeffülü genel sözleşmeye aykırılık kuralları içinde değerlendiren sistem kabul edilmiştir.
Teslim edilen malın sözleşmeye uygunluğu iki şekilde denetlenmektedir.
a. Sözleşmeyle teslimi kararlaştırılmış olan mala ilişkin olarak sözleşmede bir düzenleme yapılmıştır. Örneğin, malın özellikleri sözleşmede belirlenmiştir. Bu durumda teslim edilen malın sözleşmede belirlenen özelliklere uygun olup olmadığı, sözleşmedeki gereklilikleri karşılayıp karşılamadığı, malın muayenesiyle saptanacaktır.
b. Sözleşmede malla ilgili olarak bir düzenleme yapılmamış veya eksik yapılmıştır. Bu durumda tarafların objektif beklentileri önem kazanır.(CISG md.35/2) Sadece genel olarak o mallarda aranan özelliklere sahip olmamak değil, somut sözleşme ile aranan özelliklere sahip olmamak da malın ayıplı olması anlamına gelir. CISG’nin burada ayıp kavramını sübjektif ayıp olarak kabul ettiği görülmektedir.
CISG 35/2.maddesinde, teslime konu malın sözleşmeye uygunluğu için sahip olması gereken özellikler tek tek sayılmıştır.
6.2.1 Malın sözleşmeye uygunluğunun saptanması
6.2.1.1 Edime ilişkin sözleşmesel gereklilikler:
CISG 35/1. maddesi uyarınca satıcının sözleşmede kararlaştırılan miktar, kalite ve türde malı satıcıya sözleşmede belirtilen paket veya muhafaza içinde teslim etmesi gerekmektedir.
Taraflar bu maddede yer alan haller dışında, mala ilişkin diledikleri konuda sözleşmesel düzenleme yapmaları mümkündür. Ancak bu özelliklerin CISG 35 . madde kapsamında değerlendirilebilmesi için doğrudan malın nesnel özelliklerine ilişkin olması gerekir.
Tarafların teslim edilecek malın özelliklerine ilişkin olarak yapacakları düzenleme, açık veya zımni olabilir. Taraflardan birinin sözleşmeye dahil ettiği genel işlem şartları içindeki ifadelerde ayrıntılar bulunması veya malla ilgili bilinen standart ve normlara atıfta bulunması açık bir düzenleme olabilir. Zımni düzenleme için, CISG 35/2. maddede sayılan durumların ve ticari teamüllerin, tarafların bu konuda önceden yaptıkları diğer sözleşmelerle oluşmuş olan alışkanlıklar zımni düzenlemedir.
Satıcının sözleşmede kararlaştırılmış olan; miktarda, kalitede ve türde, belirtilen paket veya muhafaza içinde teslim edilmemesi hallerinde, sözleşmeye uygun olmama, ayıplı ifa hali söz konusu olacaktır.
6.2.1.2 Edime ilişkin objektif gereklilikler
Uygulamada genel olarak taraflar, sipariş edilen mala ilişkin tüm ayrıntıları sözleşmede veya sipariş emirlerinde belirlemezler. Genel anlamda özellikler saptanırken, teknolojik ve detay özelliklere, spesifik (çok özel) nitelikler aranan mallar dışında, yer verilmemektedir. Böyle durumlarda, taraflarca hiç kararlaştırılmamış, konuşulmamış olsa dahi, malın sadece sözleşme koşullarına değil, belirli objektif kriterlere de uygun olması aranır. Örneğin, satın alınan bir makinenin çalışır durumda olması, elbisenin temiz olması, hububatın küfsüz, sebze ve meyvenin çürük olmaması gibi.
CISG 35.maddesinin 2. fıkrasında, tarafların sözleşmede yeterli düzenleme yapmadıkları hallerde edimin sözleşmeye uygunluğunun değerlendirilebilmesi için, teslim edilen malın sahip olması gereken özellikler belirlenmiştir. Bu özellikler, her türlü mal teslimi açısından uygulama alanı bulan ve tarafların aksine düzenleme yapmamaları halinde uygulanması söz konusu olacak hükümlerdir. Bu konularda tarafların bir düzenleme yapmış olması halinde, bu hükümler uygulanmayacaktır.
CISG 35/2.maddede yer alan hükümlerde sayılmış olan kriterler;
a. Malın olağan kullanım amacına uygun olması,
b. Malın, alıcının aradığı özel bir kullanım amacına uygun olması,
c. Malın, alıcıya gösterilmiş olan nümune, örnek veya modele uygun olması,
d. Malın ambalajının gereği gibi olmasıdır.
CISG 35/2. madde hükmü aynen şöyledir.
“Taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde, mallar ancak aşağıdaki hallerde sözleşmeye uygun sayılırlar:
(a) aynı türden malların mutat olarak tahsis edildiği kullanım amacına uygun iseler,
(b) sözleşmenin kurulması esnasında açıkça veya zımnen satıcıya bildirilen her türlü özel kullanım amacına uygun iseler; meğerki koşullardan, alıcının, satıcının bilgisine ve değerlendirmesine güvenmediği veya güvenmesinin makul olmadığı anlaşılsın;
(c) satıcının alıcıya örnek veya model olarak sunduğu malların kalitesine sahip iseler;
(d) ilgili türden mallar için mutat sayılan şekilde veya böyle mutat bir şeklin var olmadığı hallerde, malın muhafazası ve korunmasına uygun olan şekilde paketlenmiş iseler.”
CISG 35/2.maddede sayılmış olan bu objektif hallerin de varlığı halinde, aksi taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça, alıcıya teslim edilen mallar sözleşmeye uygun sayılacaktır.
6.2.2 Sözleşmeye aykırılığın önemsiz olması durumu
Bilindiği üzere Türk Borçlar Kanununun 194. maddesinde, malın değerini önemli surette azaltan ayıplar için satıcının sorumlu olacağı kabul edilmektedir. Kara Avrupası ülkelerinin hukuk sistemlerinde de, Roma hukukundan gelmekte olna böyle bir sınırlama mevcuttur. CISG’de ise , satıcının sözleşmeye önemsiz aykırılıklardan dolayı sorumlu tutulmasını gerektirecek bir düzenleme mevcut değildir.
Bununla birlikte, CISG, sözleşmeye aykırı ifa hallerinde alıcının sahip olduğu bazı hakların kullanılmasını, sözleşme ihlalinin esaslı olması koşuluna bağlı kılmıştır. Bu yaptırımlar sözleşmeden dönme ve malın yenisi ile değiştirilmesi talebidir. CISG çerçevesinde de önemsiz bir ayıp nedeniyle sözleşmeden dönülmesi mümkün olmayacaktır. Buna karşılık mal bedelinin düşürülmesi ve onarım haklarının kullanılması açısından böyle bir sınırlama yoktur.
6.2.3 Sözleşmeye aykırılığın alıcı tarafından bilinmesinin sonuçları
CISG 35.maddenin 3. fıkrası “Alıcının sözleşmenin kurulması anında bildiği veya bilmemesinin mümkün olmadığı sözleşmeye aykırılıklardan satıcı, fıkra 2’nin (a) ila (d) bentleri hükümleri çerçevesinde sorumlu değildir.”
6.3 Sözleşmeye Aykırılılığın Saptanma Anı
CISG 36.maddesi uyarınca, sunulan malın sözleşmeye aykırı olup olmadığı,
mal hasarının alıcıya intikali anına göre tayin edilir.
CISG 36. maddesi ;
“(1) Satıcı, hasarın alıcıya geçtiği anda mevcut olan sözleşmeye aykırılıktan,
sözleşmeye aykırılık bu andan sonra belirgin hale gelmiş olsa dahi, sözleşme
ve bu Antlaşma uyarınca sorumludur.
(2) Satıcı, fıkra 1’de belirtilen andan sonra ortaya çıkan ve malların belirli bir
süre için, mutat amaca veya belirli bir amaca elverişli kalacağı veya belirli
nitelikleri veya özellikleri muhafaza edeceği konusundaki garantinin ihlali de
dahil olmak üzere, herhangi bir yükümlülüğünün ihlaline dayanan sözleşmeye
aykırılıktan sorumludur.”
Hasarın hangi anda geçeceği, öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve sözleşme içeriğine yansıyan teamül uyarınca belirlenir. Örneğin taraflarIncoterms’e atıf yapmışsa, Incoterms kurallarında yer alan hasarın intikali hükümleri uygulanır.
Hasarın alıcıya geçtiği anda mal sözleşmeye uygun ise, malın daha sonra bozulması, çürümesi gibi nedenlerle satıcının sorumluluğuna kural olarak gidilemez. Fakat malın daha sonra ayıplı hale gelmesinin nedeni, hasarın geçmesi anında malda mevcut gizli bir ayıp ise, satıcının sorumlu olacağı açıktır. Bu gibi durumlarda ayıp, hasarın geçtiği anda mevcut sayılır.
CISG 36/2. maddede yer alan, satıcının sözleşme ile bir garanti üstlenmiş olduğu halde satıcının sorumlu olması için, garantinin malın belirli bir süre taraflarca kararlaştırılan veya mutat olan amaca uygun elverişli kalacağı veya nitelik ve özellikleri muhafaza edeceği konusunda verilmiş olmalıdır.
6.4 Malın muayenesi ve sözleşmeye aykırılık ihbarı
Satıcı tarafından teslim edilmiş olan malı muayene etme ve sözleşmeye aykırılıkların mevcudiyeti halinde, bunların alıcı tarafından satıcıya ihbar etme külfeti bir çok hukuk düzeninde ticari satışlar için öngörülmüştür. Türk ve İsviçre hukuk sistemlerinde ise tüm mal satışları için alıcının ayıbı satıcıya ihbar külfeti mevcuttur. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda, tüketici satımlarına ilişkin 4.maddede bu külfetten vazgeçilmiştir.
Gerek satın alınan malın muayenesi, gerekse saptanan sözleşmeye aykırılıkların ihbarı CISG çerçevesinde bir külfet olarak düzenlenmiştir. Muayene ve ihbar külfeti, satıcı tarafından teslim edilen mala ilişkin olarak öngörülmüştür. Ancak CISG 34.maddesi çerçevesinde alıcıya verilmesi gereken belgeler açısından da ihbar külfetinin mevcudiyeti kabul edilmelidir. Zira eksik ifa söz konusudur ve alıcının ihbar külfeti de mevcuttur.
6.4.1 Malın muayenesi
CISG 38. maddesi ;
(1) Alıcı, malları, koşulların izin verdiği ölçüde kısa bir süre içerisinde muayene etmek veya ettirmek zorundadır.
(2) Sözleşme, malların taşınmasını gerektiriyorsa, muayene, malların varma yerine ulaşması sonrasına ertelenebilir.
(3)Mallar alıcı tarafından, muayene etmek için yeterli imkana sahip olmaksızın,
taşıma halindeyken başka bir yere yönlendirilir veya onun tarafından başka
bir yere gönderilirse ve satıcı sözleşme kurulurken böyle bir yönlendirme
veya başka bir yere gönderme ihtimalini biliyor veya bilmesi gerekiyor
idiyse, muayene, malların yeni varma yerine ulaşması sonrasına
ertelenebilir.
hükmü ile alıcının malları muayene ettirmek mecburiyeti ile muayene süresini düzenlemiştir.
6.4.1.2 Muayene külfetinin kapsamı
Malın muayenesinin nasıl yapılacağı konusunda CISGnin 38.maddesinde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşmede bir hüküm var ise bu hükme göre, yok ise aralarındaki alışkanlıklara, teamüllere ve satılan malın özelliklerine göre muayene yapılacaktır. Bu muayene alıcının kendisi tarafından yapılabileceği gibi, ticaret hayatının gereklerine uygun biçimde uzmanlar tarafından, bağımsız ekpertiz kuruluşları veya mahkemeye başvurarak delil tespiti şeklinde de yaptırılabilir.
Muayenenin gizli ayıpları tespit etmesi beklentisi yoksa da, yapılacak muayenede gizli ayıplar da bulunabilir. Muayenenin gereği gibi yapılmasına rağmen, bulunamayan, tesadüf edilemeyen ayıplar gizlidir ve bu ayıpların daha sonra ortaya çıkmasından itibaren ihbar süresi işlemeye başlayacaktır.
Alıcının mal üzerinde yapacak olduğu muayenin masrafları kural olarak alıcı üzerinde kalacaktır. Ancak yapılan muayene sonucunda malın sözleşmeye aykırı olduğu saptanırsa, bu masrafları daha sonra satıcıdan talep etmesi mümkündür.
6.4.1.3 Muayene süresinin başlangıç zamanı
Kural olarak malın muayene süresi, malın taraflarca kararlaştırılan yerde veya CISGnin 31.maddesi uyarınca belirlenecek olan yerde teslim edilmesi veya teslime hazır bulundurulmasıyla işlemeye başlar. Ancak 38/2. maddede belirtildiği üzere, sözleşmeye göre malların gönderilmesi (taşınması) gerekiyorsa, bu takdirde muayene malın varma yerine ulaşması sonrasına ertelenebilir. Böyle bir erteleme varsa, o takdirde muayene süresi de, malların varma yerine varması ve alıcıya sunulması ile başlayacaktır.
Mallar varma yerine varmadan önce, taşıma sırasında başka bir yerde teslim için yönlendirilmişse veya varma yerine ulaşmasına rağmen hemen başka bir yere sevk edilmişse alıcının malları muayene etme imkanı olmayacağından, satıcı sözleşme yapılırken böyle bir yönlendirme veya başka bir yere gönderme ihtimalini biliyorsa veya bilmesi gerekiyor idiyse, bu durumda muayene malların yeni varma yerine ulaşması sonrasına ertelenecektir. (CISG md.38/3)
6.4.1.4 Muayene süresi
CISG’nin 38.maddesinde, alıcının teslim edilen malı koşulların izin verdiği ölçüde kısa bir süre içinde muayene etmek veya ettirmek zorunda olduğu düzenlenirken, muayene süresi için kesin bir belirleme yapılmamıştır. Her somut olayda, koşulların değerlendirilmesi ve alıcı ile satıcının menfaatlerinin dengelenmesi gerekecektir. Bu “kısa süre” ne olacağı veya olması gerektiği her somut olaya göre hakim tarafından takdir edilecektir.
Mahkeme uygulamasında muayene süresi tespit edilirken özellikle dikkate alınmış olan hususlar; malın türü (çabuk bozulabilen mallar, balık, hayvan, meyva, sebze, çiçek, gıda maddesi ticaretinde malın aynı günde veya engeç ertesi güne kadar muayene edilmesi gerekir)
, malın teknik özellikleri, teslim edilen malların adedi ve kapsamı, sözleşmeye aykırılığın tespitinin kolaylığı, alıcının konumu işletmesinin büyüklüğü, teslim yerinin bulunduğu ülkenin koşulları ve kültürel farklılıklar gibi değişik unsurlar olmuştur.
6.4.1.5 Sözleşmeye aykırılık ihbarı
Alıcı muayene ettiği malda sözleşmeye aykırılık saptarsa veya saptaması gereken tarihten (muayene süresinin bitiminden) itibaren makul bir süre içinde satıcıya bu aykırılığı, tütünü de belirterek bildirmek zorundadır. Bu bildirimi yapmazsa, alıcı bu saptadığı sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını kaybeder (CISG md.39/1). Alıcı malların kendisine teslim edildiği tarihten itibaren en geç iki yıllık bir süre içinde sözleşmeye aykırılığı satıcıya bildirmezse, bu sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını kaybeder, meğerki, bu süre sözleşmesel bir garanti süresiyle bağdaşmıyor olsun (CISG md.39/2)
Yapılmış olan muayene sonucu ortaya çıkmamış olan gizli ayıpları da, alıcı ayıbın ortaya çıktığı tarihten itibaren makul bir süre içinde satıcıya ihbar etmelidir.
a. Sözleşmeye aykırılık ihbarının içeriği ve şekli
Taraflar arasında aksine bir düzenleme yapılmamışsa, CISG md.39/1 uyarınca, alıcının saptadığı sözleşmeye aykırılığı türünü de belirterek ve açıkça tanımlayarak bildirmesi gerekir. Sadece malın ayıplı olduğu veya ikinci sınıf olduğu, bozuk olduğu gibi genel ifadeler, ihbar külfetini gereği gibi yerine getirmek bakımından, Kara Avrupası ülke mahkemelerinde yeterli sayılmamıştır.
Farklı ayıplar söz konusu ise bunların ihbarda ayrı ayrı tanımlanması ve açıklanması gerekir.
İhbarın bildirilmesi için, CISG m.39’da herhangi özel bir şekil öngörülmemiştir. Sözlü ihbarlar da geçerlidir. Ancak ispat kolaylığı bakımından yazılı olarak bildirimde bulunulmasında fayda vardır.
CISG m.27 uyarınca, alıcının yapacağı sözleşmeye aykırılık ihbarı gönderilmekle hüküm ifade etmektedir. Alıcının bu bildirimi, koşullara uygun araçlarla göndermesi şartıyla, iletimdeki bir gecikme veya hata veya bildirimin ulaşmamış olması alıcıyı bu bildirime dayanma hakkından mahrum bırakmaz. Alıcının bildirimi uygun vasıtalarla göndermiş olması ile, alıcıya bildirim yapılmış sayılmaktadır.
b. Sözleşmeye aykırılık ihbarına ilişkin sürenin başlangıç anı
Teslim edilen mal üzerinde saptanmış olan gerek açık ayıplar( malın harici muayenesinde görülebilen), gerekse gizli ayıplar için sözleşmeye aykırılık ihbarının yapılması gerekir.
Harici bir muayene ile saptanabilen açık ayıplar için ihbarın yapılması süresi, muayenenin yapıldığı ve ayıbın saptandığı andan itibaren işlemeye başlar. Şayet alıcı muayeneyi yapmamış veya yaptırmamışsa, ihbar süresi, muayene için gerekli olan varsayımsal makul sürenin geçmesinden sonra işlemeye başlayacaktır. CISG m.39/1’de, alıcının sözleşmeye aykırılığı “saptaması gerektiği tarihten” itibaren sürenin işleyeceği ifade edilmektedir. Muayene ve ihbar süresi birbirinden bağımsız olarak arka arkaya hesaplanır.
Harici muayene ile dış görünüşten hemen saptanamayan gizli ayıplarda ise, gizli ayıbın ortaya çıktığı ve alıcının bu sözleşmeye aykırılıktan haberdar olduğu andan veya bu ayıbı bir muayene ile saptaması gerektiği tarihten itibaren ihbar süresinin işlemeye başlayacağı CISG m.39/1’den anlaşılmaktadır. Burada alıcının muayene yaptırarak sözleşmeye aykırılığı saptaması gerekliliği, malda sözleşmeye aykırılık şüphesinin doğmasına rağmen, alıcının malı muayene ettirmeyerek, sözleşmeye aykırılığın ortaya çıkması için uzun süre beklemesi halinde uygulama alanı bulacaktır. Alıcının sözleşmeye aykırılığı malı teslim aldıktan muayyen bir süre sonra saptayabilme olanağı varken, bu muayeneyi yapmayarak aykırılığın ortaya çıkmasına kadar beklememesi ve malı muayene ettirmesi gerekir. Satıcı, alıcının bu aykırılığı belirli bir tarihte öğrenme imkanının olduğunu ispat edebilir.
c. Sözleşmeye aykırılık ihbarına ilişkin süre
Sözleşmeye aykırılık ihbarının hangi süre içinde yapılması konusu, uygulamada en çok sorun doğuran hususlardandır. 2004 yılında CISG Danışma Kurulu bu soruna ilişkin olarak, Avrupa Medeni Kanunu Çalışma Grubu’nun CISG m.38 ve 39’un hazırlanmakta olan Avrupa Medeni Kanunu içinde, örneğin 2-4 haftalık bir süre saptamak suretiyle somutlaştırılmasında fayda olup olmadığı sorusu üzerine bir görüş yayınlamıştır. Kurulun bu soruya cevabı, sabit bir sürenin öngörülmesinde fayda olmadığı, bu alanda somut olay adaletini sağlamak üzere daha esnek kavramlarla çalışılmasının tercih edilmesi yönünde olmuştur.
Uygulamada ihbar süresinin de muayene süresi kadar değişebildiği ve olaydan olaya çok farklılaşabildiği görülmüştür. Danışma Kurulunun raporuna ekli bulunan ve 2003 yılı sonuna kadar bu konuya ilişkin olarak verilmiş olan 125 kararın yer aldığı tabloda, mahkemelerin bazen teslimden itibaren geçen 2 aylık bir süreyi uygun bulurken bazen, 3 haftanın fazla olduğuna hükmetmişlerdir. Bunda farklı hukuk çevrelerinin etkisi olmuştur. Alman hukuk çevresine dahil ülkelerde bu süreler çok katı olarak hesap edilirken, Fransız hukuk çevresi ve ABD’de daha esnek bir yaklaşım görülmektedir.
Bugün itibariyle gerek uygulamada gerekse öğretide ihbar süresinin ortalama olarak 1 ay üzerinden hesap edileceği ifadesine rastlanmaktadır.
Bu konuda aynı muayene süresinde olduğu gibi; malın nitelikleri, teslimatın kapsamı, alıcının durumu, sözleşmeye aykırılığın niteliği gibi objektif ve sübjektif koşul bu sürenin tayininde önem taşımaktadır. Doç.Dr. M.Yeşim Atamer; “
Her ne kadar 1 ay şeklinde ortalama bir değer tespit edilmesi mahkemelerin işini kolaylaştırabilecekse de somut olay adaletinin sağlanması açısından bunun sakıncalı sonuçlar doğurması ihtimali vardır. Bu açıdan CISG Danışma Kurulunun ifade etmiş olduğu gibi, ne 1 ay ne 14 gün ne de herhangi başka bir sabit sürenin ticaret hayatının ihtiyaçlarına cevap vereceğini kabul etmek mümkün değildir.” görüşündedir.
Bu konuda sonuç olarak; CISG md.39’da ifade edilen “ ..aykırılık saptadığı veya saptaması gerektiği tarihten itibaren makul bir süre”nin , sözleşmeye aykırılık ihbarına ilişkin süre olarak kabul edilebileceğini söylemeliyiz. Ancak bu makul sürenin tayininde, Sayın Doç.Dr.Atamer’in malın nitelikleri, teslimatın kapsamı, alıcının durumu gibi objektif ve sübjektif koşulların etkin olacağı görüşüne katılmıyorum. Burada muayene süresine uygun bir sürenin makul olabileceği kanısındayım. Zira muayene süresi de, bahsedilen unsurlar dikkate alınarak tayin edilmektedir. Dolayısıyla yine aynı etkenlere göre, muayene süresinden daha uzun bir ihbar süresi tayin etmenin adil olmayacağı açıktır.
d. Sözleşmeye aykırılık ihbarı için üst süre
CISG m.39/1’de düzenlenmiş olan ihbar süresinin yanı sıra , 2.fıkrada da mutlak bir ihbar süresi düzenlenmiştir.
“Her halde, alıcı, malların fiilen kendisine verildiği tarihten itibaren en geç iki
yıllık bir süre içinde sözleşmeye aykırılığı satıcıya bildirmezse, bu sözleşmeye
aykırılığa dayanma hakkını kaybeder; meğerki, bu süre sözleşmesel bir
garanti süresiyle bağdaşmıyor olsun.”
Bu süre alıcının, satıcıya sözleşmeye aykırılık ihbarını yöneltebileceği azami süreyi belirlemektedir. Malların fiilen teslim alınmasından itibaren iki yıl süre ile ortaya çıkan sözleşmeye aykırılıkları alıcı, satıcıya ihbar edebilecektir. Bu süre bir zamanaşımı süresi değildir. CISG’de bir zamanaşımı süresi düzenlenmemiştir.
Bu azami ihbar süresi ile devletlerin ulusal hukuklarında düzenlenmiş olan ve daha kısa olan zamanaşımı sürelerini bağdaştırmak mümkün olmamaktadır. Alıcı kendi bulunduğu ülkenin kanunlarında düzenlenmiş olan daha kısa süreli zamanaşımı süresi içerisinde, satıcıya karşı dava hakkını kullanmak zorunda olduğundan, CISG 39/2.maddedeki iki yıllık sürenin tamamını kullanamayacaktır.
e. Sözleşmeye aykırılık ihbarının yapılmamış olmasının sonuçları
aa. Kural :
Alıcının sözleşmeye aykırılık ihbarını, CISG m.39’a uygun olarak yapmaması halinde, bu aykırılıkları kabul etmiş olduğu varsayılır ve CISG m.45’de kendisine tanınmış olan haklara dayanma imkanını kaybeder. Malın çürük, eksik veya başka bir mal olması sonucu değiştirmez. Alıcının kararlaştırılan semeni ödemesi gerekir. Satıcının fazla mal teslim etmiş olması ve alıcının da ihbarda bulunmaması halinde, alıcı fazla teslim edilen malın semenini de ödemek borcu altına girecektir.
bb. İstisnalar:
(1) Satıcının sözleşmeye aykırılığı bilmesi veya bilmemesinin mümkün
olmaması:
Sözleşmeye aykırılık satıcının bilmesi veya bilmemesinin mümkün olmadığı ve alıcıya açıklamadığı olgulara dayanıyorsa, satıcı CISG’nin 38 ve 39.maddelerine dayanamaz. (CISG m.40)
Satıcının bildiği veya bilmesi gereken sözleşmeye aykırılıklardan, sadece alıcının bunları vaktinde kendisine bildirmemiş olması nedeniyle sorumluluktan kurtulacağı kabul edilmemektedir. Ancak satıcının, bilmemesinin mümkün olmadığı sözleşmeye aykırılıkların somut olarak hangileri olduğu ve ihmalin derecesi gerek uygulamada gerekse öğretide tartışmalıdır. Bir görüş ağır ihmali yeterli sayarken, diğer bir görüşe göre de ağır ihmali aşan bir dikkatsizlik aranmaktadır. Ancak varılan sonuçlar fazla farklı olmamaktadır.
Hangi sözleşmeye aykırılıkları satıcının bilmemesinin mümkün olmadığı somut olayın özelliklerine göre saptanacaktır. Satıcının sadece bir ara satıcı olması ve orijinal paketleri içinde teslim edilen mallardaki sözleşmeye aykırılığı tespit olanağı olamaz. Satıcının imalatta kullandığı yardımcı kişilerin hatalarını ve aykırılıklarını bilmesi mümkün olmasa dahi, yardımcı kişinin bilgisi CISG m.79/2’ye kıyasen satıcıya mal edilir.
Satıcının sözleşmeye aykırılıktan haberdar olduğu veya olması gerektiği konusundaki ispat yükü alıcı üzerindedir.Alıcının bunu ispatlaması halinde, CISG m.39’daki süre sınırlamaları uygulama alanı bulamayacaktır.
(2) Satıcının feragat etmesi:
Satıcı her zaman CISG m.40’da kendisine tanınmış olan def’iden faydalanmaktan vazgeçebilir. Alıcının ihbar süresine uymamış olmasına rağmen, satıcının ihbarı ciddiye alarak malın sözleşmeye aykırılıklarını giderme yoluna gitmesi halinde, ihbarın süresi içinde yapılmadığı def’ini ileri sürmekten feragat ettiği sonucu, somut olayın özelliklerine göre kabul edilecektir.
(3) Alıcının ihbarı yapmama konusunda makul bir özrünün olması:
İhbar külfetinin yerine getirilmemiş olmasının olumsuz sonuçlarını gideren bir diğer hüküm CISG m.44’de getirilmiştir. Bu maddede;
“Alıcının, gerekli bildirimi yapmama konusunda makul bir özrü varsa, 39.
maddenin 1.fıkrası ile 43.maddenin 1.fıkrası hükümlerine bakılmaksızın
50.madde uyarınca semende indirim yapması veya yoksun kalınan kar
dışındaki zararının tazminini talep etmesi mümkündür.”
Alıcının 44.maddeye dayanabilmesi için, ihbarı neden geciktirmiş olduğu konusunda “makul bir özür” bildirmesi gerekir. Alıcının gerçekten bir özrü ve 38. ve 39. maddeler uyarınca sürelerin tayin edilmesinde dikkate alınamayacak sübjektif bir özrü olması
gerekecektir. Alıcı her ne kadar objektif standartlara uygun hareket etmemişse de, sübjektif olarak bütün özeni göstermiş ancak buna rağmen, ihbarı yapma konusunda kendisini engelleyen bir sebep mevcut olmalıdır. Örneğin, hastalık veya maruz kaldığı bir kaza gibi.
CISG m.44’ün uygulandığı hallerde, 39.maddede öngörülmüş olan ve alıcının tüm seçimlik haklarını kaybedeceği şeklindeki düzenleme yumuşatılmaktadır. Bu maddeye göre, alıcı en azından semeni tenzil ve sınırlı da olsa bir tazminat talep etme olanağı bulmaktadır. Burada talep edilecek tazminat, mahrum kalınan kar dışında, alıcının sözleşmeye aykırı ifa nedeniyle uğradığı zararı karşılamaya yönelik olacaktır.
6.4.2 Sözleşmeye aykırı malı teslim almama hakkı
CISG’de alıcının teslim edilmek istenen malı reddetme hakkı yoktur. CISG
60.madde hükmü;
“ Alıcının teslim alma borcu,
(a) satıcının teslimi gerçekleştirebilmesi için kendisinden makul olarak beklenebilecek her türlü eylemde bulunmayı, ve
(b) malları fiilen devralmayı
kapsar”
demektedir. Madde hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, alıcı malı teslim alma borcu altındadır.
CISG’a tabi bir satım sözleşmesinde alıcının malı reddetme hakkının varlı-
ğı ancak, malı teslim almış olsaydı başvurabileceği hukuki imkanların da kendisini, malı iade etmek yükümlülüğü altına sokacak olması halinde kabul edilmektedir. Yani alıcının, sözleşmeden dönme veya malın yenisi ile değiştirilmesini isteyebileceği hallerde, zaten teslim edilen
ayıplı malı iadesi gerekeceğine göre, malı baştan kabul etmeyerek bu haklarını kullanmasında bir sakınca yoktur.
. Ancak buna rağmen alıcı malı teslim almışsa ve herhangi bir ihtirazi kayıt dermeyan etmemişse, bunun bazı hukuki sonuçları olacaktır.
Alıcı açıkça ayıplı olan malı, örneğin çürük meyva ve sebzeyi veya paslı çelik ürününü, patlamış torbalardaki çimentoyu reddetmeyip, ihtirazi kayıt da koymadan almışsa, malın devri anında malın ayıplı olduğunu ispat yükü alıcıya geçecektir.
Konunun bir başka yönü de, malı teslim almış olan alıcının, dönme ve yenisi ile değiştirme haklarını ancak, malı teslim aldığı şekilde iade edebildiği hallerde kullanabilmektedir.(CISG m.82). Bu açıdan da malın teslim alındığında ayıplı olduğunu ispat etmesi gerekecektir.
Alıcının hakkı olmamasına rağmen malı teslim almaması, CISG m.60’da düzenlenmiş olan teslim alma borcuna aykırılık oluşturur ve bu hallerde satıcı CISG m.61 ve devamı maddelerle düzenlenmiş olan haklarını kullanabilir.
6.4.3 Sözleşmeye aykırılığın ispat sorunu
CISG’de malın sözlerşmeye aykırılığını ispat yükünün kimde olduğu
açıkça düzenlenmemiştir. Bununla beraber CISG’deki genel ilkelerden bu konuda bir sonuca varılabilmektedir.
Alıcı mal teslim edilirken ayıplı olduğunu tespit etmiş ve bu yüzden malı teslim almamış veya teslim almak zorunda olduğu durumlarda, satıcıya bu hususu bildirmişse, malın sözleşmeye uygun olduğunda ısrar eden satıcının ispat yükü altında olması doğaldır.
Alıcının malın ayıplı olduğunu fark etmeden malı teslim alması halinde, ayıbın malın intikali anından önce var olduğunu kimin ispatlaması gerektiği konusunda, uygulamada mahkemeler genellikle ispat yükünün alıcıda olduğunu kabul etmektedir. Eğer alıcı malı teslim almış ve koşulların izin verdiği süre içerisinde muayene ederek veya ettirerek ayıbı tespit ve satıcıya ihbar etmişse, ispat yükünü yerine getirmiş kabul edilmelidir.
Satıcı, ayıbın malların alıcıya intikali anında var olmadığını iddia ediyorsa, bunu ispat etmek külfeti altındadır. Bununla beraber ayıp muayene ile ortaya çıkarılamamış, fakat iki yıllık süre içinde tespit edilmişse, ilgili ayıbın malların devri anında da var olduğunu ispat yükü alıcıya düşecektir.
İhtirazi kayıt koyulmaksızın malın teslim alınmış olduğu hallerde, ispat yükü artık alıcıda olacaktır. Satıcının bir garanti vaadinin bulunduğu hallerde ise ispat külfeti alıcıdan kalkar. Garanti süresi içinde ortaya çıkan ayıplardan satıcı kural olarak sorumludur. Satıcının ispatlayabileceği ise, ayıbın alıcının hakimiyet ve tasarruf alanında bulunan bir sebepten kaynaklandığıdır.